2010-11 şampiyonluğu hala tartışıladursun (biz
Trabzonluların, yargının ve uluslararası mahkemelerin kararları çok net belli
)UEFA’nın verdiği karararla Türkiyeden 2011-12 yılında Şampiyonlar Ligine
Trabzonspor katılacaktı.
Efsanevi İnter galibiyetiyle başlamıştı B grubu serüveni, son maçta ise
Trabzonspor ,Fransada Lille maçına çıkarken, hikayenin ana kahramanı kardeşim
Melih, o soğuk ve rüzgarlı aralık akşamında Metropolitan stadında yerini
almıştı.
Trabzonspor’a bir üst tura geçmek için
Fransadan alınacak 1 puan yetiyordu, ancak Inter İtalya’da CSKA Moskovaya
yenilmez ise, bu ihtimali kimse düşünmüyordu, ta ki 87. dakikada Rus futbolcu
Vasili Berezutski’nin golüne kadar. Fransadan 0-0 la ayrılan Trabzonspor ,
İtalyadan gelen sonuçla grubun 3. oldu ve böylelikle Şampiyonlar Liginden elenip yoluna UEFA Arupa liginde devam
etti. 16 Aralık 2011 de yapılan kura çekiminde Trabzonspor’a Hollandanın ünlü
elektronik devi Philips işçilerinin kurduğu, Eindhoven kentinin takımı PSV Eindhoven
çıkıyordu. İlk maç 16 Şubatta Trabzonda olacaktı. Biletlerimiz maç sabahı
Trabzon’da olacak şekilde alınmıştı. Melih Ankaradan ben İstanbuldan gelerek,
Trabzon Havalimanına indik, maç saatine kadar Trabzon özlemini akrabalar,
arkadaşlar, yemek ve çay ile giderip akşam maç esnasında Trabzon Hüseyin Avni
Aker stadında yerimizi aldık.
Hikayenin maç yazısı olduğunu
düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz, ancak diğer yazılarım gibi duygusal bir
derinlikte olmayacak, hikaye tamamen maçın ertesi günü olan 17 Şubat Cuma günü,
Trabzon’a gittiğimizde genellikle kaldığımız kuzenim Hakanın evinde geçmekte.
Kendi sahamızdaki 1-2
lik yenilgi can sıkıcıydı ancak daha can sıkıcı olan soğuk yüzünden evden
çıkamamamız, bilgisayarlarımızı geitrmemiş olmamız, Melihin tüm ısrarlarına
rağmen onu uçakla gelmeye ikna etmem yüzünden arabamızında olmamasıydı. Ayrıca evin sahibi kuzenim Hakanda teyzemle beraber Umrede olduğu
için can sıkıntısı iki kat artmıştı. Zira o sene Şampiyonlar Liginde
Trabzondaki Lille, CSKA Moskova ve Inter maçlarında değişmez üçlü şeklindeydik.
Aslında o maçlardaki ben Melih ve Hakan üçlüsünün yanında değişmeyen bir gerçek
daha vardı eve her gelişimizde evin elektrik sayacının borçtan ve Hakanın “Maçtan
maça bir gün geliyorum” ilgisizliğinden ötürü ödenmemiş ve kesilmiş olmasıydı;
her defasında da aynı senaryo tekrarlanır, Melih sayacın altından kabloları
bağlar, Hakanda hah öle olacak der, Melide ona dönüp “Madem öle neden
yapmıyorsun her defasında
ben yapıyorum” derdi. Belki de can sıkıntımız tüm bu olumsuzluklara rağmen yine
giderebilirdi, mesela evdeki Digitürk paketi kesilmemiş olsaydı. Konuyu gayet
ihtiyatlı karşılayıp, arayalım borcunu ödeyelim, aylığı ne kadar ki ligtv
pakette yok aylığı ucuzdur 1-2 ay ödenmemiş olsa bile kredi kartı ile öder kalacağımız iki üç günde en azından
canımız sıkılmaz mantığını kurmuştuk. Mantık telefonun diğer ucundaki
yetkilinin bildirdiği borç miktarını söyleyinceye kadar devam etti. Borç 350 TL
idi, yavaşça telefonu kapattık, ya kardeşim trt1 açık işte, izleyelim
savunmasını yaptık. Digitürk aboneliği kapanınca sadece trt 1 kanalının açık
bırakılması bir ödül mü ceza mı bence tartışılır.
Cuma günü 13:00 sıraları canlar iyice
sıkıldı, trt 1 de bizleri yeter artık ! dedirtecek hangi program başladıysa,
ben isyan bayrağını çektim ve markete gidiyorum, bari yiyecek bişiler alıp
yemek yapayım, çok canım sıkıldı dememle kendimi evden dışarı attım. Marketten
alişverişimi yapıp eve döndüm. Boztepe mahallesindeki dededen kalma, 3 katlı,
her katın bir kardeşe ait olduğu aile apartmanı denecek Kabadayı Apartmanının
demir kapısını açıp içeri girip hızlıca kapattıp. Apartmanda en üst katta
dayım, orta katta İstanbulda bulunan rahmetli büyük amcamın çocuklarının
geldiğinde kaldıkları, çoğu zaman boş olan daire ve ilk katta hikayeye sahne
olan daire olduğu için sokak kapının çalınması garibime gitti, önce oralı
olmadım merdivenlere doğru yürümeye başladım, daha sonra nedense dayımla ilgili
birinin geleceğini düşündüm geri dönüp
demirden son derece ağır apartman kapısını açtım. Gelenler Elektrik
İdaresidendi. Neden gelmiş olduklarını anladım ve “ Biz Elektrik İdaresinden
geliyoruz” dedikleri anda ben
apartmanın merdivenlerine doğru çoktan yol almıştım. Arkamdan seslenip ilk
kattan oturanları sordular, o evde kalıyor olmama rağmen, bilmediğimi, tanımadığımı
ve 3 . katta oturduğumu söyleyip yoluma devam ettim. Hakanın evi babaannesinin
üzerineydi ve 3. kattaki dairenin zilinde yazan isimlerde, soyadlar tutmuyordu,
böylelikle durumum pek şüphe uyandırmamıştı.
Yetkililer tam
gidiyorlardaki elektrik sayacının mühürlü
olmasına rağmen çalıştığını farkettiler, bende aynı hızla merdivenleden çıkmaya
başladım, kapıyı açan Melihe kaş göz işareti yapıp elimdeki market çantasıyla
üst kata hareket edip, üst kattaki merdiven boşluğundan olanları izlemeye
koyuldum. Yetkililer Melihe durumu anlattı, Melihde olaydan haberi olmadığını
evin kuzeninin olduğunu, kendisinin maça geldiğini, ev sahibinin ise Umrede olduğunu söyledi. Eğer Trabzonda yaşıyorsanız hayat hem
zor, hem de bir o kadar eğlecelidir, aynı zamanda da etrafınızda bol bol hızlı
düşünen, hazırcevap ve cin fikirli, pratik zeka insanlara rastlar, onların
söyledikleriyle zaman zaman gerilir, zaman zaman kahkalarla gülmekten kendinizi
almazsınız. Ev sahibinin Umrede olduğunu duyan yetkili bombasını patlattı
“ Ne Umrede mi havu
gadar borçları var Umreye mi gittiler”
Melih hafif tebessüm
hafif sinirle “Bilemiyorum” dedi ve ne yapabilriz demeyi de unutmadı.
Günlerden Cuma idi
Melihin istediği adamın ağzından Pazartesi ödeyin açıklmasıydı, çünkü Melih
pazartesi 11 uçağı ile Ankaraya dönecekti, o nedenle haftasonu elektirksiz
geçirmeyeceği garanti olacaktı. Yetkileden önce davrandı ve dedi ki Pazartesi
hallettireceğim ben.
Şimdi Melihin bu hızlı
düşünme kabiliyeti ve pratik zekası yetiştiği ve büyüdüğü coğrafyaya bağlıydı ama
unuttuğu bir şey vardı, o da yetkilinin de o coğrafyada büyümesi, o da çok
hızlı düşündü en az Melih kadar ve dedi ki
“Belli olmaz beki da
Cumartesi ya da Pazar da sayacı sokebilirlar”
Melih tebessüm etti
yetkiler gitti ve ben üst merdiven boşluğundan izlediğim bu canlı tiyatronun
bitmesinn ardından aşağı inip kapıyı çaldım Melih kapıyı açtı ve finali yaptı.
Abi biliyor musun tedaşdan geldiler, yukarı çıkarken beni görmemiş J))))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder