9 Mart 2015 Pazartesi

BİR GARİP TRABZON HİKAYESİ


   2010-11 şampiyonluğu hala tartışıladursun (biz Trabzonluların, yargının ve uluslararası mahkemelerin kararları çok net belli )UEFA’nın verdiği karararla Türkiyeden 2011-12 yılında Şampiyonlar Ligine Trabzonspor katılacaktı.

   Efsanevi İnter galibiyetiyle başlamıştı  B grubu serüveni, son maçta ise Trabzonspor ,Fransada Lille maçına çıkarken, hikayenin ana kahramanı kardeşim Melih, o soğuk ve rüzgarlı aralık akşamında Metropolitan stadında yerini almıştı.

  Trabzonspor’a bir üst tura geçmek için Fransadan alınacak 1 puan yetiyordu, ancak Inter İtalya’da CSKA Moskovaya yenilmez ise, bu ihtimali kimse düşünmüyordu, ta ki 87. dakikada Rus futbolcu Vasili Berezutski’nin golüne kadar. Fransadan 0-0 la ayrılan Trabzonspor , İtalyadan gelen sonuçla grubun 3. oldu ve böylelikle Şampiyonlar Liginden  elenip yoluna UEFA Arupa liginde devam etti. 16 Aralık 2011 de yapılan kura çekiminde Trabzonspor’a Hollandanın ünlü elektronik devi Philips işçilerinin kurduğu, Eindhoven kentinin takımı PSV Eindhoven çıkıyordu. İlk maç 16 Şubatta Trabzonda olacaktı. Biletlerimiz maç sabahı Trabzon’da olacak şekilde alınmıştı. Melih Ankaradan ben İstanbuldan gelerek, Trabzon Havalimanına indik, maç saatine kadar Trabzon özlemini akrabalar, arkadaşlar, yemek ve çay ile giderip akşam maç esnasında Trabzon Hüseyin Avni Aker stadında yerimizi aldık.

   Hikayenin maç yazısı olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz, ancak diğer yazılarım gibi duygusal bir derinlikte olmayacak, hikaye tamamen maçın ertesi günü olan 17 Şubat Cuma günü, Trabzon’a gittiğimizde genellikle kaldığımız kuzenim Hakanın evinde geçmekte.

Kendi sahamızdaki 1-2 lik yenilgi can sıkıcıydı ancak daha can sıkıcı olan soğuk yüzünden evden çıkamamamız, bilgisayarlarımızı geitrmemiş olmamız, Melihin tüm ısrarlarına rağmen onu uçakla gelmeye ikna etmem yüzünden arabamızında olmamasıydı. Ayrıca  evin sahibi kuzenim  Hakanda teyzemle beraber Umrede olduğu için can sıkıntısı iki kat artmıştı. Zira o sene Şampiyonlar Liginde Trabzondaki Lille, CSKA Moskova ve Inter maçlarında değişmez üçlü şeklindeydik. Aslında o maçlardaki ben Melih ve Hakan üçlüsünün yanında değişmeyen bir gerçek daha vardı eve her gelişimizde evin elektrik sayacının borçtan ve Hakanın “Maçtan maça bir gün geliyorum” ilgisizliğinden ötürü ödenmemiş ve kesilmiş olmasıydı; her defasında da aynı senaryo tekrarlanır, Melih sayacın altından kabloları bağlar, Hakanda hah öle olacak der, Melide ona dönüp “Madem öle neden yapmıyorsun  her defasında ben yapıyorum” derdi. Belki de can sıkıntımız tüm bu olumsuzluklara rağmen yine giderebilirdi, mesela evdeki Digitürk paketi kesilmemiş olsaydı. Konuyu gayet ihtiyatlı karşılayıp, arayalım borcunu ödeyelim, aylığı ne kadar ki ligtv pakette yok aylığı ucuzdur 1-2 ay ödenmemiş olsa bile kredi kartı ile öder  kalacağımız iki üç günde en azından canımız sıkılmaz mantığını kurmuştuk. Mantık telefonun diğer ucundaki yetkilinin bildirdiği borç miktarını söyleyinceye kadar devam etti. Borç 350 TL idi, yavaşça telefonu kapattık, ya kardeşim trt1 açık işte, izleyelim savunmasını yaptık. Digitürk aboneliği kapanınca sadece trt 1 kanalının açık bırakılması bir ödül mü ceza mı bence tartışılır.
  
   Cuma günü 13:00 sıraları canlar iyice sıkıldı, trt 1 de bizleri yeter artık ! dedirtecek hangi program başladıysa, ben isyan bayrağını çektim ve markete gidiyorum, bari yiyecek bişiler alıp yemek yapayım, çok canım sıkıldı dememle kendimi evden dışarı attım. Marketten alişverişimi yapıp eve döndüm. Boztepe mahallesindeki dededen kalma, 3 katlı, her katın bir kardeşe ait olduğu aile apartmanı denecek Kabadayı Apartmanının demir kapısını açıp içeri girip hızlıca kapattıp. Apartmanda en üst katta dayım, orta katta İstanbulda bulunan rahmetli büyük amcamın çocuklarının geldiğinde kaldıkları, çoğu zaman boş olan daire ve ilk katta hikayeye sahne olan daire olduğu için sokak kapının çalınması garibime gitti, önce oralı olmadım merdivenlere doğru yürümeye başladım, daha sonra nedense dayımla ilgili birinin geleceğini düşündüm  geri dönüp demirden son derece ağır apartman kapısını açtım. Gelenler Elektrik İdaresidendi. Neden gelmiş olduklarını anladım ve “ Biz Elektrik İdaresinden geliyoruz” dedikleri  anda ben apartmanın merdivenlerine doğru çoktan yol almıştım. Arkamdan seslenip ilk kattan oturanları sordular, o evde kalıyor olmama rağmen, bilmediğimi, tanımadığımı ve 3 . katta oturduğumu söyleyip yoluma devam ettim. Hakanın evi babaannesinin üzerineydi ve 3. kattaki dairenin zilinde yazan isimlerde, soyadlar tutmuyordu, böylelikle durumum pek şüphe uyandırmamıştı.

  Yetkililer tam gidiyorlardaki  elektrik sayacının mühürlü olmasına rağmen çalıştığını farkettiler, bende aynı hızla merdivenleden çıkmaya başladım, kapıyı açan Melihe kaş göz işareti yapıp elimdeki market çantasıyla üst kata hareket edip, üst kattaki merdiven boşluğundan olanları izlemeye koyuldum. Yetkililer Melihe durumu anlattı, Melihde olaydan haberi olmadığını evin kuzeninin olduğunu, kendisinin  maça geldiğini, ev sahibinin ise Umrede olduğunu söyledi.  Eğer Trabzonda yaşıyorsanız hayat hem zor, hem de bir o kadar eğlecelidir, aynı zamanda da etrafınızda bol bol hızlı düşünen, hazırcevap ve cin fikirli, pratik zeka insanlara rastlar, onların söyledikleriyle zaman zaman gerilir, zaman zaman kahkalarla gülmekten kendinizi almazsınız. Ev sahibinin Umrede olduğunu duyan  yetkili bombasını patlattı
“ Ne Umrede mi havu gadar borçları var Umreye mi gittiler”
Melih hafif tebessüm hafif sinirle “Bilemiyorum” dedi ve ne yapabilriz demeyi de unutmadı.
Günlerden Cuma idi Melihin istediği adamın ağzından Pazartesi ödeyin açıklmasıydı, çünkü Melih pazartesi 11 uçağı ile Ankaraya dönecekti, o nedenle haftasonu elektirksiz geçirmeyeceği garanti olacaktı. Yetkileden önce davrandı ve dedi ki Pazartesi hallettireceğim ben.
Şimdi Melihin bu hızlı düşünme kabiliyeti ve pratik zekası yetiştiği ve büyüdüğü coğrafyaya bağlıydı ama unuttuğu bir şey vardı, o da yetkilinin de o coğrafyada büyümesi, o da çok hızlı düşündü en az Melih kadar ve dedi ki
“Belli olmaz beki da Cumartesi ya da Pazar da sayacı sokebilirlar”

Melih tebessüm etti yetkiler gitti ve ben üst merdiven boşluğundan izlediğim bu canlı tiyatronun bitmesinn ardından aşağı inip kapıyı çaldım Melih kapıyı açtı ve finali yaptı. Abi biliyor musun tedaşdan geldiler, yukarı çıkarken beni görmemiş J))))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder